19 Ekim 2009 Pazartesi

Bilemedim...

Bilemiyorum gerçekte ne kadar yaşadık yaşıyoruz yaşadım. Kaderimiz babamın doğmasıylamı,annemin yaşantısıylamı başladı.Çözemedim çözemiyorum herkes gibi yaşanilanı yaşantıyı.Bir çember içindemiyiz.Kim çözebildiki?!Benmi çözecegim,Var oluş yok oluş yok oluşun başlangıcında bir var oluş daha,daha neler.Dedim ya bilemiyorum.
Yaşadım babamın okuldaki çocukların defter yapraklarından defter yaptıgını yaşadım.
Annemin öksüzlügünü anne sevgisini tadamadığını ANNE kelimesinin eksikligini,yediği dayakların acısını gözyaşlarını, babamın sigaraya başladığı günü :amcamın kimseye söyleme benim içtigimi al sende iç diyişini duydum.Ve beni sigara içerken yakaladığında babam üzgün ve engel olamama kızgınlıgıyla bırak sigarayı senden nefret ediyorum diyişini,aslında bu kadar çok seviyordu.nefret edecek kadar.Ve babaannem aklıma gelırmiydı kolumdaki yanık izi olmasa.Hayali gözlerimin önunde.Yatalak oldugu günler birgün yüzü görmedim diyerek hayata gözlerini yumdugu gün.Komiklık yapardım gülerdi burusuk zayıf sıska bir kadındı babamı doguran dünyaya getiren kadın.Annem annelik yaptı gencecik yaşta o hasta yatagında yatan kadına...Yıkadı giydırdı temizledi bir bebek gıbı altını.

İki katlı ahşap eskı bahceli küçük bir evdi oturdugumuz.Korkardım mutfagındaki kuyudan damı akan tuvaletimiz yılanlı bahcemiz.Sert rüzgarlarda tenekeden yapılı bahce duvarımız yıkılırdı.Babam inatla kaldırırdı bahce duvarımızı.Yemyeşil koruklar olurdu asmamızda hala ekşiligi damaklarımda.Yaa!Hurma agacımız belkı bır kez baktım hurma tadına.Çocuklugumun baaşladıgı bır evdı.Mutfak damına çıkar camasır asardık ,korkardım yanlıs bır yerine bassam dusecegım diye.ayagıma gıydıgım takınya sesi kulaklarımda,koskoca takunya yı gıyerdım.Bır sopa dayardık bahce kapısına kilitimiz oydu.Kolanya bıdonuna ufak igne delikleri yapıp dus telefonu yapmıstı babam. Hortumundan doyasıya su akardı üzerimize.Okuma yazma ögrendigım evdi.Gazetede bir köşe vardı.Püf noktası,babam ögretti okumayı ögrenmekten yıldıgım zamanlar yatagın altına saklanırdım.Annemin hastalıgı kaptıgı ev. Mutfaktakı yan duvarının çatlaklarından asıltı su kezap kokusu gelirdi yan binadaki demirciden.
Küçücuk tahtadan pencereleri vardı,Şimdilerde kücük geliyor büyük pencereleri gördukten sonra...Pek bakımlı olmayan bahcesinden ve evin içinden girilen buyuk bır mutfagı içeri dogru kıvrılan bır kösede damı yagmurlarda akan bır tuvaleti,
iki bir odası yukarı dogru cıkıldıgında dar merdivenlerden iki odası bulmaca gıbı pencereleri agır gelırdı kaldırıken.Duserım dıye korkardım mınıcık boyumla on yaşlarındaydım.Ne garip halen görurum o pencereleri ruyalarımda acıp kapattıgımı bazen kapatamam ucar gıder pencerenın bır kanadı düşlerimde. Bir bodrumu vardı parelerin yuvası ogunlerde kalmıstı farelerin gözlerinin güzelligi aklımda.Evimizin alt odasının ufak bır penceresıde bahcemize bakardı.Önunden gecen kırık dökuk özentisiz taslarla sıralanmıs merdivenleri yukarıdakı odaya gıderdi.Dedim ya bulmaca gibi.Babam eve geldıgınde merdivenleri hızla cıkardı hasta yatagında yatan babannemi görmemek için belkıde içi acırdı onu hasta görmekten.
Aşagı odada yukarıya bır dıyefon yapmıstı.gecenın bır yarısı aldıgı nefesi duabılmek ıcın.Ve bırgun babamın asagıdan sesi geldı telesla yukarı odaya HANIM ANNEM GITMIS diyen sesini duydum.Anlıyamadım Allah Allah nasıl o hasta halıyle kalkıp gıdebılmıstıkı yatagından.Ve asagı indigimizde öylece baktımkı kendı degıldı gıden ruhuydu.Gözlerini yummustu bu hayata. Acı tatlı gunleri uzaklarda bırakarak,o zamanlardan beri yemem o gıdenlerimiz için yapılan helvadan.

Babam

Buralar da her şey aynı babam.Koskaca büyüyen hasretının dısında...Kokun çok uzaklardan geliyor.He birde ihtiyarlıyoruz her gün bıraz daha.Düşünüyorum düşünüyorum süreklı erken habersız vedasız gidişini...

BABAM


Bir an nefesım kesılıyor.Basımı yuregımı ates basıyor.Hayır canım olamaz ölmus olamaz babam dıyorum.Öldugunu düsündugum anlar ucsuz bucaksız bır kuyuya dusuyorum.Öyle cok özledımkı.Bu gun yanına gıttım.28 subatta hayatımızdan cıktı ve gıttı hıc haber vermedı kendınınde gıdecegının haberı olmadan sessız ve derın acılar ıcınde bızı ve kendını bır basımıza bırakarak gıttı… Nasıldı bu ölum denılen caresız olan tek seymiydı…Yoktu ya gercekten bır caresı yoktu.Ne gözyaslarımız nede bu yakıp kavuran özlemımız acıya mahkumıyetımız bır turlu getırmıyor babamı….Bugun ve her hafta gıdısımde babama söyledıgım.Sen gelmesende bız gelıcez yanına dıyorum onu ve kendımı tesellı etmeye calısıyorum….Gece gök gurlemelerınde onun şaşkın bakıslarını hısedıyorum yattıgı topragın altında…Bır an koltugun yanına gelıp ordan bıze baktıgını hıssedıyorum..Kıvrılıyorum bır cocuktan daha urkek yattıgım yerde…O gittiginden berı bu ücüncu kez yer gök un ınledıgı….yattıgı yerde o delıce yagan yagmurun topragın altına sızdıgını yan taraflarından öyle hısedıyorumkı….Uyurken saga sola dönup yatarken agrıyan yerımı döndurup dıger tarafa yatıyorum onun vucudunun agrıdıgını dusunerek..Böyle ıste bu bu bır kabusmu yoksa babamı kendımde yasamakmı cözemedım…Ve kokusunu duyuyorum...Sesı ıse hep kulaklarımda….Babamla yatıp babamla kalıyorum…uyuyamıyoruz cogu zaman.Bu bır delilikmı yoksa ölumune savas acmak mı ? Bende bılmıyorum….Karsımda gulen resmi var..Ne güzel de gülüyormuş,ne kadarda yakısıyormus o guzel yuzune dıyorum.Bazen gözunden yaşlar akarcasına gulerdı.Hele o kızgınlıkları bagırıp kufur edıslerı dağları delerdı yüregımizin ıcınde...

9 Ekim 2009 Cuma

Mecnu'nun sevdası ,önde bulunuan Leyla'ya kavuşmak,devenin sevdası ardına dönüp yavrusuna ulaşmak.

Mecnu'nun sevdası ,önde bulunuan Leyla'ya kavuşmak,devenin sevdası ardına dönüp yavrusuna ulaşmak.Mecnun, bir an bile kendisinden geçtimi deve,hemencecik geri döner,geriye giderdi.Mecnun,tamamiyle aşkla ,sevda ile dolu olduğundan kendisinden geçmemesine imkan yoktu.Kendisini gözetleyen akıldı..fakat aklını Leyla'nın sevdası kapmıştı!Deveye gelince o,çevikti,fırsat gözleyip durmaktaydı..yularını gevşek hissetti miAnlardıki Mecnun daldı gitti..hemen geriye yüz tutar ,yavrusunun bulunduğu tarafa doğru gitmeye başlardı.Mecnun ,kendisine gelir,evvelce bulundukları yerden fersahlarca geriye gittiğini anlardı.Üç gün böyle yol aldılar..Mecnun ,adeta yıllarca tereddüt içinde kaldı.Nihayet dediki: A deve,ikimizde aşıkız ama birbirimize aykırıyız..yoldaşlığa layık degiliz!Senin sevgin de bana uygun değil,yuların da.. senden ayrılmak gerek!Bu iki yoldaş da,birbirinin yolunu vurmada ..tenden aşağı inip ayrılmayan can,yol azıtır gider!Senin canın da arşın ayrılığiyle yoksulluğa düşmüş..teninse diken aşkiyle deveye dönmüş!Can ,yücelere kanadlar açmada ..ten,tırnaklariyle yere sarılmada!Ey vatan aşkiyle ölmüş deve,sen benimle oldukça canım,Leyla'dan uzak kaldı gitti!Adeta Musa kavminin yıllarca çölde kalışı gibi ben de seninle bu hallere düştüm..ömrüm geldi geçti!Bu yol ,vuslata erişmek için iki adımdan ibaret..halbuki ben,senin hilenle tam altmış yıldır ,bu iki aydınlık yolda kalakaldım! Yol yakın..fakat ben pek geç kaldım.Bu binicilikten adamakıllı usandım artık!Bu sözleri söyleyip kendisini deveden fırlattı attı,niceye bir dertten yanıp yakılacağım,yandım artık, dedi!Ona o geniş ova daracık bir hale geldi..kendisini bir taşlığa atıverdi!Hem de öyle bir attı ki o yiğitin bedeni ezildi..Kendisini yere öyle bir fırlattıki kazara ayağı da kırıldı!Ayağını bağladı,top olurum da dedi,onun çevganının önüne düşer ,yuvarlanarak giderim!İşte güzel sözlü hakim ,tenden inmeyen atlıya bu yüzden lanet etmiştir.Tanrı aşkı, hiç Leyla 'nın aşkından az değersiz olurmu ? Ona top olmak elbette daha doğru,daha yerinde!Top ol da doğruluk yanına at,aşk çevganiyle yuvarlanarak git!Bu çeşit gidiş ,gidişlerden apayrıdır.. bu gidiş,cinlerin çalışmasiyle de olmaz,insanların çalışmasiyle de!Bu çekilip gitme, alelade çekilip gitme degildir..bunu Ahmed'in lütfu meydana getirdi
vesselam!
MEVLANA